Tersine DünyaYazılarımız

LATİN AMERİKA’NIN FEMİNİST DALGASI I: MEKSİKA, ŞİLİ- Yeliz Vurgun

“Neoliberal düzeni yıkmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Her şeyi dönüştürmeye gücümüz var ve bu güce güveniyoruz.”
Şilili Feministler

Darbelerin, direnişlerin ve devrimlerin kıtası Latin Amerika’da rüzgar feministlerden yana. Elbette ki bu tesadüf değil. Kök salmış patriyarkanın yıkıcılığına karşı feministlerin öfkesi, kurmak istedikleri eşitliğin ve özgürlüğün dünyasındaki ısrarı, isyanı sokağa taşımaya ve hesap sormaya devam ediyor.

BİZ BU SESSİZLİĞİ ÇOKTAN BOZDUK! MEKSİKA

Aztek ve İnka medeniyetlerinin buluştuğu Meksika; topraklarında kurulan medeniyetlerden, kültüründen ziyade; Latin Amerika kıtasının en çok kadın cinayetlerinin işlendiği yer ve kadına şiddetin zirvesi olarak anılır.
2019 Ocak ayından Şubat 2020’ye kadar sadece 14 ayda 3960 bin kadın öldürüldü. Pandemi de Latin Amerika kıtasında Mart ve Temmuz ayı arasında 23 saatte bir kadın şiddete maruz kaldı ve öldürüldü. Pandemi’nin toplam bilançosuna baktığımızda 2403 kadın yaşamdan koparılmış oldu. Mart-Temmuz ayları arasında Meksika; işlenen 1641 kadın cinayetiyle ilk sırada yerini aldı. Meksika’da gün geçtikçe artan kadına yönelik şiddet ve cinayetler hükümetin önleyici politikalar üretmemesi ve geçtiğimiz sene 14 Şubat’ta Ingrid Escamilla isimli bir kadının sevgili tarafından öldürülüp parçalara ayrılması isyanın fitilini ateşlemiş oldu. Ingrid Escamilla’nın öldürülmesine karşın Meksikalı feministler öfkelerini ” Biz bu sessizliği çoktan bozduk” diyerek ve Sonora eyaletinin yüksek mahkemesini ateşe vererek gösterdi. “Göstermelik söylemler değil, adalet istiyoruz!” sözleri yankılandı Meksika’nın tüm sokaklarında.
Feminist hareketin sokaklarda devam eden protestoları geçtiğimiz Eylül ayında işgalle vücut buldu. Kızları cinsel şiddete uğrayıp öldürülen ve katilleri tutuklanmayan iki anne Ulusal İnsan Hakları Komisyonu başkanı ile görüşmek istedi. Görüşme talepleri komisyon başkanı tarafından reddedilince “Adalet İstiyoruz” diyen anneler, komisyon binasına kendilerini zincirlediler. Hükümetin ve devlet kurumlarının kadınları dikkate almaması; cinsel şiddete, kadınların kaçırılmalarına ve kadın cinayetlerine karşı politikalar üretmek yerine kulak tıkaması, görmezden gelmesi komisyon binasının işgaline giden yolun taşlarını oluşturdu.
Meksika Feminist Kolektifi ve Anarşist Feministler son dönemlerde artan kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerine karşı başkent Mexico Ctiy’deki Ulusal İnsan Hakları Komisyonu binasını işgal etti. Feministler, binayı kadın cinayetlerine ve kaybolmalara karşı, yargısız infaz mağduru insanlar için nitelikli “Meksika Sığınma Evi”ne çevirdiklerini ve güvenli bir yer haline getirdiklerini söylediler. Komisyon binasının duvarına yazılan söz, verilen mücadelenin kısa bir özeti niteliği taşıyor aslında. “No Perdonamos Ni Olvidamos!” Ne Affederiz, Ne de Unuturuz!
Kadınların mücadele ettikleri bir diğer şey ise Meksika’nın birçok eyaletinde kadınların en temel haklarından biri olan kürtajın yasak olması ve kürtaj yaptıranların cezalandırılması. 28 Eylül Uluslararası Güvenli ve Yasal Kürtaj Günü’nde kadınlar, hakları için sokaklardaydı. Korkusuzca hükümetin kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya gelmekten çekinmediler.
Kısacası Meksika’daki feminist isyan; daha önceki sağcı hükümetler gibi Andres Manuel Lopez Obrador hükümetinin kadın düşmanı politikalar üretmesi, temel hakları gasp etmesi ve pandemi’de daha da derinleşen güvencesizliğe karşı insanca bir yaşam isteyen kadınların örgütlenmiş isyanıdır.

ÖFKE VE UMUTLA: ŞİLİ

ABD destekli darbeyle başa geçen Pinochet iktidarının 17 yıl boyunca baskı, zorbalık ve sindirme politikalarıyla yönettiği Şili’de tarihler 2019’un Ekim ayını gösterdiğinde metroya yapılan ulaşım zammına karşı liseli ve üniversiteliler turnikeden atlama eylemine başladı. Yapılan zamla Şili, Latin Amerika’nın en pahalı ulaşımıyla pahalılıkta ilk sırayı almış, tüm Şili’nin sokaklara çıkmasının fitilini ateşlemişti. Aslında ulaşıma yapılan zammın ardında yatan, Şili halkının sokaklarda olmasının asıl nedeni gelir eşitsizliği, eğitim sağlık ve birçok alanın piyasalaştırılması, geleceğin giderek güvencesizleştirilmesi ve toplumsal eşitliğin olmamasıydı. Biriken bu öfke, 2019 yılında 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’nde başkent Santiago meydanını dolduran sonrasında feminist hareketin marşı olacak olan “Yolunda Bir Tecavüzcü” şarkısıyla tüm dünyaya yayılan; feministlerin direniş aracı olan Las Tesis dansıyla eşitsizliğe, kadın cinayetlerine, neoliberal politikalara karşı isyanın sesiydi.
Pinera hükümeti, pandemiyi bahane ederek OHAL ilan etmiş, en son Pinochet döneminde sokaklarda olan askerler tekrardan sokaklara inmişti. Şilili kadınlar, Pinera hükümetine karşı tencere tavalarla “Bizi korona değil, açlık öldürüyor” diyerek haklarını savunmak için sokağa ilk çıkanlardı.
Feminist hareketin 25 Kasım ve 8 Martlar da meydanlarda bir araya gelmesi kadın düşmanı, dayatmacı politikalara karşı dayanışma göstermesi, Şili halkını hak mücadelesinde sokaklar da yan yana getirdi. Hükümetin artan neoliberal politikalarıyla yaşam alanlarına, haklara saldırıları karşısında Şili’deki feminist hareket, isyanın toplumsal harekete dönüşmesinde ön ayak olmuştu. “Devrim feminist olacak yoksa hiçbir şey olmayacak” diyen feministler, mücadele hattında birleştirici rolü üstlenirken sınıf mücadelesinin, güvencesizliğe karşı isyanın ve yaşamın simgesi oldu.
Neoliberal düzeni yıkmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. “Her şeyi dönüştürmeye gücümüz var ve bu güce güveniyoruz” parolasıyla, geçen yıl Ekim ayında başlayan direnişle “Öfke ve Umutla” diyerek yaşamın yeniden inşası için Şili hala sokakta. Dünya’nın neresinde olursa olsun, ataerkinin neoliberal politikalarının karşısında en önde kadınlar olacak. Düşlenen, kurmak istenilen yaşamın kıvılcımını kadınlar çoktan ateşledi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir