Yazılarımız

Penceresi İsyan Manzaralı Şair: Gülten Akın- Merve Altıntaş

Bundan çok değil, birkaç sene önce ‘’Şiir Sokakta’’ diye bir akım vardı. İnsanlar şiirlerden dizeleri duvarlara yazıp #şiirsokakta etiketi ile paylaşırlardı. Peki dizelerini duvara yazarak o şiirin gerçekten sokakta olduğunu iddia edebilir miyiz? Yoksa nereye yazılırsa yazılsın, nerede okunursa okunsun sokağa açılan bir şiir ya da şair var mıdır? Gülten Akın’ın şiirleri bu soruları sormak ve üzerine düşünmek için iyi bir örnektir. Ne zaman kafamızı çevirip onun şiirlerine baksak edebiyat dünyasına açtığı pencerenin başını hep bir kadının tuttuğunu görürüz. Durup ince şeyleri anlamaya her zaman vakti olan bir kadının zihni, 8 Mart’ta bir üniversitelinin aydınlığını ve deliliğini anlatan bir döviz, balkonda filizlenen bir fesleğen de pek tabii Gülten Akın şiirinin sokağa açılan penceresidir.

Tarihin her alanı gibi edebiyat tarihi de bu zamana kadar hep erkeklerin tarihi olarak bilindi. Uzunca bir dönem kadınlar sadece uğruna şiirler yazılan, imgelerden ibaret tasvirler olarak bilinirlerdir. O dönem yazmaya cüret eden kadınların sesini ancak günümüzde bir grup feminist edebiyatçının çabalarıyla duyabiliyoruz. (Bkz. Suat Derviş, Fatma Aliye külliyatı) Gençlik döneminde Nazım’dan, Behçet Necatigil’e bir sürü erkek şairi okuyan Akın ise kalemi eline aldığı ilk fırsatta bu şairlerle büyüttüğü zihin dünyasını erkek edebiyatın hiç beklemediği bir yerden, en gür sesiyle okuyucularına açtı. Edebiyat dünyasına etiyle, kemiğiyle ve kalemiyle adeta ‘’Ben buradayım ve bu şiirin öznesi bizzat benim!’’ diyerek giren eden Akın, bu yüzden edebiyatın en büyük oyunbozanlarındandır. Yoksa kim ilk şiir kitabına adını veren şiire ‘’Adam senin böyle ilk gündüzden / Sulayıp biçtiğin çayır çimen / Üç güne kalmaz tazelenir’’ dizeleriyle başlar ki? Edebiyatın ‘ağır abiler’i ne kadar ekip biçerlerse biçsinler onlardan beslenen ama kendi kökleriyle filizlenerek her seferinde daha gür yeşeren bir şair olacağını daha ilk şiirlerinde bize haber vermişti.

Bir gece yarısı bunaltısından tüm kadınların aydınlığına…

Gülten Akın en meşhur şiirlerinden biri olan ‘’Kestim Kara Saçlarımı’’ üzerinden şirine ve kadın sesinin şiir öznesinde nasıl yükseldiğine bakabiliriz. Daha ilk dizeden yasanın, yasağın, törenin tam karşısında dikilen biri vardır karşımızda. Kara saçlarını kesmek belki bir imgedir ama oldukça yerinde kullanılan, başarılı bir imgedir aynı zamanda. İran’da direnen kadınların fotoğraflarını görünce bazılarının aklına Gülten Akın’ın ‘’Kestim Kara Saçlarımı’’ şiiri gelmiş olabilir. İran’da yirmi iki yaşındaki Mahsa Amini’nin ahlak polisleri tarafından öldürülmesiyle alevlenen protestolar sadece İran’daki kadınların değil, dünyadaki tüm kadınların isyanı olmuştur. Mezopotamya topraklarının yaygın anlatısı ‘’Şehname’’de de saç kesme motifi yası ve kederi temsil etmektedir. Birçok farklı kültürde de vücudun bir uzvu olarak kabul gördüğünden bir cezalandırma yöntemi olarak saç kesme sıkça kullanılmıştır. Kadınlar bir yandan bu uzuvdan kurtulurken bir yandan da matemlerini tutar. Artık ellerinde tuttukları bir tutam saç değil isyan bayrağının ta kendisidir. Molla rejiminin, gericiliğin karanlığına boyanmaktansa söküp atılan saçlar tüm kadınların isyanıdır artık.

İsyanıyla makası eline alan şiir öznesi ’Kestim kara saçlarımı n’olacak şimdi / Bir şeycik olmadı- Deneyin lütfen-’’ diyerek girdiği zorlu yolun aydınlığa çıktığını haber verir ve bu cürete herkesi davet eder. Hemen ardından sarf edilen ‘’Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım’ ’dizesi sadece aynaya karşı değil tüm dünyaya bir çağrıştır, sevinç çığlığıdır bu sebeple. Sanki bu saç kesme işlemi bir gece yarısı bunaltısıyla başlar da kesmesiyle beraber sabah olur gibi şiir öznesi şiirin ortasında sabahı ve uyananları selamlar, ‘’Günaydın kaysıyı sallayan yele / Kurtulan dirilen kişiye günaydın’’ der. ‘‘’Kestim Kara Saçlarımı’’ sabahı gecenin koynundan söke söke alan tüm kadınların zafer marşı olmaya aday bir şiirdir. ‘’Saçı uzun aklı kısa’’ denilenlerin, saçını süpürge etmek denildiğinde ilk akla gelenlerin özgür olduğu gün bu şiirin de tam anlamını bulduğu gün olacaktır.

Bir isyan çiçeği büyütmüşüz, saksıya sığmaz.

‘’Kestim Kara Saçlarımı’’ ile Gülten Akın’dan bizlere bir pencere açmıştık. Şimdi o pencerenin önüne saksılar koyma vakti geldi. Şairin ‘’Sardunya’’ sında şiir öznesi hayret verici, olağandışı hiçbir şey yapmaz. Sadece fesleğen eker ve sardunya diker. Hayret verici ve mucizevi şeyi saksıdakiler yapar. Tüm zorluklara rağmen açarlar, toprakları değişse de açarlar. En önemlisi de arsızlardır, her yerde açarlar, bıkmadan usanmadan açarlar. Onlara bakan şiir öznesi de onların arsızlığından bugünün arsızlarına pay biçer ‘’Arsızlık bugünden geri / Umut ve direnç demektir / Sokulmak demektir yaşamın koynuna / Özdeşlik demektir yaşamla.’’ diyerek bizleri de arsızlığa davet eder. Bu arsızlık davetine katılmamak elde değildir. Hele de sürekli güneşimizi ve yağmurumuzu kesmeye çalışanlar varsa her birimiz sardunya olmalı ve toprağa sımsıkı tutunarak rengarenk açmalıyız.

Şiirde bundan özel olarak bahsedilmez fakat sardunya türünün bir diğer özelliği de bulunduğu saksıyla sınırlı kalmaması ve büyüdükçe etrafa yayılmasıdır. Yani bir balkonda al al kendini sarkıtan bir çiçek gördüyseniz o büyük ihtimal sardunyadır. Gülten Akın bu özelliğini düşünerek mi sardunyayı seçti bilinmez ama şiiri okurken bunu düşünmek şiirle ilgili farklı pencereler açabilir. Gülten Akın’ın açtığı pencereden kafamızı uzattığımızda gördüğümüz sokak, mücadelenin sokağıysa -ki çoğu zaman öyledir- her daim o sokağı dolduran kadınlar da sıra sıra dizilmiş sardunyalar gibidir. Kabına sığmayan o deli dolu hal bizim halimiz.           Yan yana olduğunda birbirine sımsıkı tutunan, birbirinden güç alan sardunyalarız. Yan yana olamadığımızda da birbirimizden aldığımız güç bize solmayı yasaklar. ‘’Dalından kopan sardunya / Bozulmadı bikez, eğmedi başını / Açmayı sürdürdü diktiğim toprakta.’’  diye biter şiir. Almışız ya birbirimizden bir kere o cüreti, o arsızlığı; dalımızdan koparılsak da başka bir yere koyulsak da açarız yedi renk. Çünkü bizizdir yaşamın tam ortasında her daim nefes alan. Biliriz ki dünyanın bir yanında bir kadın direnirse, ta öbür ucundaki kadınlara güç verir bu.

Doksan yıl önce bir Ocak günü doğan Gülten Akın, sekiz yıldır aramızda olmasa da açtığı pencereden hala kadınları ve yolu sokaktan geçen herkesi selamlamaktadır. Bazılarımız derste Gülten Akın’ın adını duyup kampüsten çıkıp gelecek, bazılarımız emeğinin sömürüldüğü evden son kez sardunyalarının suyunu verip çıkacak ve sokakta buluşup isyanımızı haykırarak Gülten Akın’ın selamına yine Gülten Akınca karşılık vereceğiz:

‘’Selam olsun bizden önce geçene
Selam olsun dosta, hasa, çile çekene
Selam olsun dayanana, düşene
Yüreğim yürektir, bakma gözüm yaşına’’

Yazmanın, söylemenin gücüne inanan kadınlar olarak bundan sonra da Gülten Akın’ın bizlere aşıladığı umut ve cesaretle yazmaya devam edeceğiz. İncelikli olmanın kırılganlık olmadığını bizlere en güzel şekilde anlatan Akın’ın kadınlara bıraktığı edebi mirası ancak birbirimizi erkekler ne düşünür demeden yazmaya ikna ederek çoğaltabilir, genişletebiliriz. Her alan gibi edebiyat tarihi ve teorileri de şu zamana kadarki erkek egemen anlatısından ancak feministlerin iradesiyle sıyrılabilir. Şimdi var olan anlatının kenarlarına eklenmenin değil, anlatıyı feminist bir kalemle baştan yazmanın vaktidir. Belki bu Akın nezdinde tüm kadın şairlerin bizlere bıraktığı miras ve birer görevdir.

Yararlanılan Kaynaklar:

  1. EuroNews ‘’ İranlı kadınlar yönetimi protesto etmek için neden saçlarını kesiyor?’’. Erişim 22 Ocak 2023.
  2. Gülten Akın. Deli Kızın Türküsü. Hazırlayan Raşit Çavaş. İstanbul: Yapı Kredi Yayınevi, 2019.
  3. Susam, Asuman ve Duygu Kankaytsın. İncelikler Tarihi- Gülten Akın Şirii. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2022.  

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir