Feminist KürsüHukukTersine DünyaYazılarımız

Esma Çağlak-Polonya’ya dair: “This is War”

Cosslett’in “Küresel feminizm, karmaşık düğümlerle iç içe geçmiş bir kablo karmaşası gibidir. Bu kablolar bizi birbirimize bağlar, mücadelelerimizi saniyeler içinde iletir.”diyerek ifade ettiği bir dünyada yaşıyoruz. Polonya’ya düşen bir feminist bir yıldırım, Şili’de, Türkiye’de hızla karşılığını bulabiliyor. 25 Kasım’a giderken enternasyonel gücümüzün farkına varalım, önümüzdeki süreç kadınların cehennemi değil direnişi olsun.

Polonya’da kürtaj yasağı 1997’de Anayasa Mahkemesi kararıyla gerçekleşiyor. Çıkarılan yasanın içeriğinde hamilelik; tecavüzden kaynaklanıyorsa, kadının yaşamı tehlikedeyse, fetüs ciddi hastalık veya ölüm riskiyle karşı karşıyaysa kürtajın gerçekleşmesine devlet izin veriyordu. Birkaç hafta önce Anayasa Mahkemesi tarafından çıkarılan kararla fetüsün ciddi hastalık veya ölüm riski taşıması durumunda kürtaj yasaklandı. Polonya’da feminist hareketin bu karara karşı yasal kürtaj hakkı için günlerce meydanları doldurduğunu hepimiz takip ettik.

2016 yılında da İktidardaki PiS’nin lideri Jarosław Kaczyński, kadınların riskli gebelikleri sürdürmeleri ve fetüs ölse bile ne olursa olsun doğum yapmaları gerektiğini söylemesi ve kürtaj yasağının meclise taşınması sonucunda aynı gündemle sokağa çıkılmıştı. Geçtiğimiz 4 yılda dünyada değişen dengeler kadınların bu yıl ki eylemde “Wypierdalać”, “buradan defol git” sloganını kullanmasına neden oldu. Polonya’dan birçok kadın, eylem deneyimlerini anlatırken bu sene yapılan eylemde öncekine göre çok daha öfkeli, doğrudan iktidarı veya sistemi hedef alan şiddetli sloganlar, söylemler seçildiğini söylüyor. Feministlerin, kilise ziyaretleri ise sorunun kaynağına doğrudan bir ziyaret Protestolar kadın eylemi biçiminde başlasa da toplumsal bir kesişimsellik sağlandı, farklı kesimlerden insanlar (çiftçiler,şoförler) kendi yaşamlarından doğru sistem karşıtı söylemleriyle eyleme katıldılar.Bir diğer önemli nokta ise hareketin ülkedeki büyük kentlere sıkışmayarak kırsal kesimlere de sıçramasıydı.

Yaklaşık iki hafta süren protestolar sırasında Hukuk ve Adalet Partisi lideri, kürtaj eylemlerine karşı, feministlerin “Polonya’yı yok etmeyi ve Polonya ulusunun tarihini sona erdirmeyi” amaçladığını; bu gerekçeyle kendi gerici gruplarını sokağa mücadele etmeye çağırdı. Burada kutuplaştırmanın en derin halini görüyoruz: bir yanda kadınlar için çok temel bir hakkın savunusu ve sistem karşısında huzursuzluk içinde taleplerini dile getiren geniş halk kitlesi, diğer yanda ise Katolik kilisesine yaslanarak toplumun en gerici normlarıyla saldıran iktidar partisi ve onun gerici-faşist kitlesi var.

Tithi Bhattacharya bu noktada tartışmanın “seçme hakkı” na sıkışmasını liberal bir bakış olarak görerek üreme adaletinin uluslararası hale getirilmesi, sadece çocuk sahibi olma veya kürtaj hakkı değil sosyal topluluklarımızın üremesinin her yönüne meydan okunması gerektiğini söylüyor. Bakım, sosyal barınma, evrensel sağlık bakımı ve ücret adaleti için kamu hizmetlerini talep eden ve kazanan bir feminizme ihtiyacımız olduğunu belirtiyor.

Polonya’da devletin bütün baskı ve zor aygıtlarını elinde bulunduran gerici bir iktidarın, feminist hareket karşısında geri adım atmasının temel nedenlerinden biri kadınların üretimi durdurabilecek bir gücü olması; bunu kadın grevi ile gerçekleştirebiliyor olmasıdır. Burada kadınların ücretli ve ücretsiz bütün emek alanlarından çekilmesi, patriyarkal kapitalizme anladığı dilden bir meydan okumadır. Bu nokta Türkiye Feminist Hareketi olarak kendimize de pay çıkarmamız gereken bir nokta olabilir. Hareketin ivmesinin yavaşladığı ya da belli alanlara sıkıştığını söylemek yanlış olmaz. Devlete talep götürme, hukuksal düzleme sıkışma gibi durumlardan çıkış kadınların üretimden gelen görünen ve görünmeyen emek gücünü kullanmasıdır.

Polonya’daki harekete dair bir diğer önemli nokta feminist hareketin LGBTİ+ ve Kuir kapsayıcılığıdır. Bunu bir ittifaklar mücadelesi olarak değil, feminist hareketin temel bileşenleri olarak harekete dahil şekilde görmeliyiz.

Cosslett’in “Küresel feminizm, karmaşık düğümlerle iç içe geçmiş bir kablo karmaşası gibidir. Bu kablolar bizi birbirimize bağlar, mücadelelerimizi saniyeler içinde iletir.”diyerek ifade ettiği bir dünyada yaşıyoruz. Polonya’ya düşen bir feminist bir yıldırım, Şili’de, Türkiye’de hızla karşılığını bulabiliyor. 25 Kasım’a giderken enternasyonel gücümüzün farkına varalım, önümüzdeki süreç kadınların cehennemi değil direnişi olsun.

Kaynakça:

https://www.jacobinmag.com/2020/10/poland-abortion-law-protest-general-strike-womens-https://www.jacobinmag.com/2020/11/abortion-poland-law-international-womens-strike-labor

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir