Feminist YaşamYazılarımız

PARAMIZLA EYLEM YAPIYORUZ!- Gizem Tatar

Erkek şiddeti evlerimizde, sokaklarda, kampüslerde, iş yerlerinde yani hayatımızın her alanında var olmaya devam ediyor. Öte yandan bu şiddet sarmalı karşısında güvencemiz olan İstanbul sözleşmesine saldıran, kadın düşmanı politikaların uygulayıcısı olan iktidar; cinayetleri, tacizleri, tecavüzleri meşrulaştırmaya ve teşvik etmeye devam ediyor. Tüm bu saldırıların karşısında kadınlar tüm direngenlikleri ile kadını ikincilleştiren iktidarın şiddet dolu naralarına ‘’İtaat yok isyan var!’’ diyerek karşılık veriyor.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü yaklaşırken tüm dünyada ve Türkiye’de kadınlara yönelik şiddet -kadın cinayetleri ardı arkası kesilmeden devam ediyor. Hangi biçimde olduğu fark etmeksizin şiddet hayatımızın her alanında sürmekte. Son verilere göre 10 ayda 453 kadın katledildi. Erkek şiddeti evlerimizde, sokaklarda, kampüslerde, iş yerlerinde yani hayatımızın her alanında var olmaya devam ediyor. Öte yandan bu şiddet sarmalı karşısında güvencemiz olan İstanbul sözleşmesine saldıran, kadın düşmanı politikaların uygulayıcısı olan iktidar; cinayetleri, tacizleri, tecavüzleri meşrulaştırmaya ve teşvik etmeye devam ediyor. Tüm bu saldırıların karşısında kadınlar tüm direngenlikleri ile kadını ikincilleştiren iktidarın şiddet dolu naralarına ‘’İtaat yok isyan var!’’ diyerek karşılık veriyor.

Özellikle geçtiğimiz aylarda ailenin kutsallığı üzerinden “yuva yıkan yasa” başlıklarıyla kötülenen, kaldırılmak ya da kritik maddeleri değiştirilmek istenen İstanbul Sözleşmesi’ne kadın düşmanı iktidarın ve dalkavukluğunu yapan çevrelerin saldırıları bitmek bilmedi. Sürekli yapılan açıklamalar ve AKP MYK’sını işaret eden çağrılarla güvencemiz olan İstanbul Sözleşmesi tarikatların borazanlığı ile tartışmaya açılarak masaya yatırıldı. Kadınlar ise ülkenin dört bir yanında ‘’İstanbul Sözleşmesi’ne dokunamazsın, haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz!’’ diyerek sokaklardaydı.İktidarın kadınları bir kez daha ikincilleştirmesine, aile sözünün arkasına geçip şiddetin ortasında yalnızlaştırmasına izin vermedi.

Arka arkaya yaşanan cinayetler ve şiddet haberleri ile gündeme gelen Mersin’de de kadınlar ‘’Bir kişi daha eksilmeyeceğiz!’’ diyerek sokakları, alanları doldurdu. İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkan kadınlar sloganlarla, isyan yürüyüşleri ile devletin düşmanca politikaları karşısında durdu. Kadınları sokaktan uzak tutmak, isyanın sesini bastırmak isteyen devlet türlü bahanelerle Mersin Kadın Platformu olarak yapılan eylem ve etkinliklere para cezaları kesmeye devam etti. Yapılan mitinglerde fiziki mesafe umursanmaz, halk ölüme bir adım daha yaklaştırılırken; Mersin’de yapılan kadın eylemlerinde polis kadınların fiziki mesafesine müdahale ederek bunu fotoğrafladı. Sonrasındaysa kişi 3 bin TL gibi civarlara varan meblağlarda para cezaları kesti. Kadınları ekonomik kriz içinde bulunduğumuz- insanların açlıktan kendini yaktığı, not bırakarak intihar ettiği- bir dönemde para cezaları ile durdurmaya çalışmak iktidarın kadın düşmanı eylemliliklerinden biridir. Kesilen para cezaları ile kadınları yıldırmayı düşünmüş olacak, oysa ki tam tersi oldu. Özelinde Mersin Kadın Platformu, genel olarak Mersin kadın hareketi birbirine daha da kenetlendi ve ‘’Kadınlar birlikte güçlü!’’ şiarını bu kez kesilen para cezalarına karşı yükseltti.

Her geçen gün kadına, çocuğa, lgbti+’lara yönelik; şiddetin, tacizin, ayrımcılığın, cinayetlerin ne boyutlara ulaştığı görülmekte.Bunlar karşısında susmayan, itaat etmeyen kadınlar ise 100 bin liraya yaklaşan miktarda cezalarla yıldırılmaya çalışılıyor. Pınar Gültekin’in katledilmesi ve İstanbul Sözleşmesi’ne saldırılar sonrası sokakta olan kadınlar kasıtlı biçimde uygulanan bu düşmanca korkutma ve yıldırma cezaları karşısında susmayarak “Paramızla eylem yapıyoruz!” diyerek tekrar meydanlara çıktı. Avukatlar eşliğinde başlatılan adli süreç ise devam ediyor.

Hepimiz biliyoruz ki kadınlar direngenlikleriyle meydanları, sokakları, kampüsleri terk etmeyecek. Kazanımımız olan İstanbul Sözleşmesi özellikle şiddeti en yakınımızda gördüğümüz ve pandemi nedeniyle üniversitelerin kapatılması ile kısıldığımız evlerimizde hayatlarımızı savunmak için en önemli güvencemiz. Hiçbir ceza ya da uygulanan kadın düşmanı politika, dayatılmak istenen ve dinci gericilik ile dizayn edilen bu sistem karşısında durmamıza engel olamayacak. Kampüsleri eril şiddet ve tahakkümden arındırmak için talebimiz olan ‘’feminist üniversite’’ hedefimiz umutsuzluğa kapılan her kadının direngenliğinin adımı olacak. 25 Kasım’da da şiddetin, ayrımcılığın, tacizin, tecavüzün ve cinayetlerin karşısında “faşizme, cinsiyetçiliğe, erkek şiddetine karşı feminist üniversite” diyerek meydanları doldurup bir kez daha hatırlatacağız; umutsuzluğa kapılırsan bu kalabalığı hatırla!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir