Feminist YaşamYazılarımız

Biz kiminle dans ettiğimizi biliyoruz – Nisa Özkan

Bu yazı Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’ndeki Las Tesis eylemini hedef alan TGB’yi yanıtsız bırakmamak için kaleme alınmıştır. Kadınlara dönük saldırganlığını giderek tırmandıran TGB’ye karşı tutumumuz nettir. Üniversiteli kadınlar sokakta, kampüste, her yerde kadın düşmanlarının karşısına dikilecek, her saldırının karşısında yaşamlarını savunmaya devam edecektir

Şili’de neoliberal saldırılara karşı başlayan halk isyanına yönelik polis saldırısının giderek arttığı günlerde tacize, tecavüze, erkek egemen sisteme karşı sokağa çıkan kadınlar hedef haline gelmişti. Sokağa çıkan kadınlar arasından iki kadın polisler tarafından katledildi. Tüm bunlara karşı Şili’de Las Tesis eylemi başladı. Kadınların dans ederek başlattığı eylem kısa sürede dünyaya yayıldı. Tıpkı Türkiye’nin dört bir yanında da olduğu gibi…

 

Patriyarka bir yargıç
Suçlar bizi en başta
Cezası hep şiddet
Evde işte sokakta

İstanbul Kadıköy’de düzenlenen ilk Las Tesis eylemine polis saldırdı. Kadınlar adli kontrolle serbest bırakıldı.

 

Her gün cinayet
Erkeği koruyan adalet
Sebebi fobi nefret
Suçlusu sensin devlet

Ankara’da Las Tesis eylemi yapmak isteyen kadınlar Güvenpark’ta gözaltına alındı.

 

Suçlu sensin
Tecavüzcü sensin
Suçlu polisler
Suçlu yargıçlar

TBMM’de kadın milletvekilleri Las Tesis eylemi yapınca, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bir kez daha kadınları hedef gösterdi.

 

Suçlu aranızda
Devlet farkında

İstanbul Beşiktaş’ta yapılan Las Tesis eylemi de polisin engelleme girişimiyle karşılaştı.

 

Benim bedenim benim kararım
Hayır diyorsam hayırdır
Benim bedenim benim hayatım
Dayanışma yaşatır

İzmir’de kadınların gerçekleştirdiği Las Tesis eyleminin ardından polis çok sayıda kadını gözaltına aldı. Diğer bazı eylemciler de ifadeye çağrıldı.

Sokaklardan kampüslere Las Tesis

Dünyada yaygınlaşan kadın cinayetleri, tecavüz ve erkek şiddetine karşı kadınların isyanı iktidarlar tarafından bastırılmak istenirken Türkiye’deki durum da görüldüğü üzere değişiklik göstermedi. Üniversitelere yayılan Las Tesis eylemi akademideki erkek şiddetine, cinsiyetçiliğe karşı 25 Aralık günü Ankara Cebeci Kampüsü’nde üniversiteli kadınların çağrısıyla yapılacakken elbette kadınlara dönük tahammülsüzlük kendisini bir kez daha gösterdi. Erdoğan iktidarının doğrudan uzantısı haline gelmiş faşist, kadın düşmanı TGB üniversiteli kadınları ve Las Tesis’i hedef aldı. Hatta devletin saldırısını sosyal medyada “Türk kadını devlettir, polistir, yargıçtır” diyerek meşrulaştırmaya çalışmışlardı.

Faşist TGB, Cebeci Kampüsü’nde “Kiminle dans ettiğinizin farkında mısınız?” sloganıyla provokatif bir basın açıklaması düzenleyerek kadınlara yönelik saldırgan tutumunu sürdürdü. Elbette kadınlar tarafından bu durum cevapsız bırakılmadı ve kadın düşmanları mora boyandı. Eylemin ardından 8 kadın gözaltına alındı ve TGB sayfalarında “Feminizm terörizmdir, kadınları dans ederek koruyamazsınız, ABD destekli emperyalist işbirlikçileri” gibi söylemlerle kadınlar hedef alındı. Biz üniversiteli kadınlara dönük bu tutum tanıdıktır. Kadınlar bu gibi tutumlara pek çok kez tanık olmuştur. Tüm bu kadın düşmanlığını sarf eden TGB’yi tanıyalım.

TGB neyi temsil ediyor?

TGB halihazırda üniversitenin ve kadınların gündemlerini örgütlemek niyetindedir. Bunu da Erdoğan iktidarının bilime ve kadınlara karşı gerici faşist saldırılarına haklılık biçen bir zihniyetle ortaya koymaktadır. Kadınlardan ve üniversiteden yana bir tutum sergilemek kenara dursun bu haliyle Erdoğan karşıtı bir mücadelenin önünde aynı faşist zihniyetle dikilmektedir. TGB, kadınların katledilmesini, tecavüzü, çocuk istismarını aklayan iktidarın üniversitedeki uzantısı bir faşist çete durumundadır.

TGB, lider kabul ettiği Doğu Perinçek’in ağzından çıkan söz her ne ise, sorgulamadan kabullenip emir telakki ederek hareket etmektedir. Perinçek de son dönemde kadın cinayetlerine karşı sokakları dolduran kadın hareketini “mor zehirlenme” diye hedef almaktadır. TGB de buradan aldığı işaretle, şiddete karşı yaşam hakları için sokağa çıkan kadınları akıllara zarar bir tutumla “terörist”, “emperyalizm işbirlikçisi” ilan edip hedef göstermektedir. Siyasal İslam’ın kadın düşmanlığına kalkan olurken, işi ifrada vardırıp, devletin kadına yönelik şiddetin artışındaki sorumluluğuna dikkat çeken kadınları “FETÖ ile dans” etmekle suçlayabilmektedir.

TGB ile kadın mücadelesinin yan yana değil karşı karşıya gelmesi de izledikleri çizgi gereği kaçınılmazdır. Halihazırda TGB’nin ülkenin savaş ve Siyasal İslamcı gericilik gibi gündemlere bakışı, onu kadınların kazanılmış haklarının karşısına yerleştirmektedir. Dolayısıyla bugün TGB iktidarın yanında saf tutup, kadın özgürlüğü mücadelesine meydan okumaktadır. Bulunduğumuz süreçte TGB’nin hitap ettiği kesim kuşkusuz kadın hareketinin, üniversiteli kadınların taleplerinin bir parçası olabilecek bir kesim değildir. Cebecili kadınların TGB’ye yanıtı da net olmuştur. Vurgulamakta fayda var; bugün TGB en bayağı iktidar yandaşlarının yanındadır ve faşist zihniyetiyle üniversitenin fikrini temsil edemez. Bugünlerin tarihi yazılırken kadınlar isyanlarıyla anılacak, TGB’ye de tarihin çöplüğünde bir yer ayrılacaktır.

Şili’den Türkiye’ye dünya mora boyandı: Dağılın beyler!

Mora boyanmadan önce TGB’liler sormuştu: “Kiminle dans ettiğinizin farkında mısınız?” Üniversiteli Kadın Kolektifi’nin yanıtı cüretidir: Biz üniversiteli kadınlar kiminle ve neye karşı dans ettiğimizi gayet iyi biliyoruz. Ceren Özdemir, Şule Çet, Özgecan Aslan ve katledilen tüm kadınlar için, kız kardeşlerimizle, sıra arkadaşlarımızla, erkek şiddetine, tecavüze, kadın düşmanlığına karşı dans ediyoruz. Sizin de kadın düşmanlarının ve bu ülkenin bütün ilerici birikimine düşmanlık edenlerin gemisinde tayfalık yaptığınızı biliyoruz.

Bizi soracak olursanız; Ege Üniversitesi’nde tacize maruz bırakılan üniversiteli kadın için “Taciz butonuna bassaydı” diyerek tacizi meşrulaştıran Sema Maraşlı’nın katıldığı AKİT TV programını basanlarız. “İstanbul Sözleşmesi ve 6284 yaşatır” diyerek kapı kapı dolaşanlarız. Üniversitedeki tacizci kadroları istifa etmek zorunda bırakanlarız. Toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı “Aileye açılan savaş” adı altında panel düzenleyenleri protesto edenleriz. YÖK’ün kaldırmaya çalıştığı toplumsal cinsiyet yönetmeliğini savunanlarız. Emine Bulut’un “Ölmek istemiyorum” çığlığını büyütenler, Şule Çet için erkek adaletin peşini bırakmayanlarız. Üniversiteden memlekete kadın özgürlüğü, eşitliği için mücadele edenleriz. Şili’den Türkiye’ye kadınlar yan yana. Bazen dansla bazen faşistlerin yüzüne vurulan mor boyayla dünyayı kuşatıyoruz. Bizlere kiminle dans ettiğimizi sorarak suçlamaya devam edenler dağılsın. Suçlu sensin! İnadına dans, inadına isyan.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir